Napolyon'un babası soyluydu ama fakir düşmüştü, İtalyan'dı ama Fransız uyruğuna geçmişti. Oğlunu Fransa'da askeri bir okula gönderdi.
Napolyon Bonapart genç yaşta parlak başarılar gösterdi. Toulon'da mucizevi bir şekilde İngilizleri yendi, 24 yaşında general rütbesiyle ödüllendirildi. 26 yaşında Paris halkını kılıçtan geçirerek kralcıların ayaklanmasını bastırdı. Fetihlerine İtalya'dan başladı, sözde İtalya'yı boyunduruktan kurtaracaktı. Düşman Avusturya ordusunu yendi ve istilaya girişti. İtalya'yı yaktı, yıktı, şehirleri yağma etti, köyleri ateşe verdi, halka ağır vergiler yükledi. İtalyan müzelerini Paris'e taşıdı; heykelleri, vazoları, mücevherleri ve elmasları... Ardından Mısır'a gönderdiler Napolyon'u, her zamanki malum nedenlerle: Doğunun zenginlikleri, İngiliz'lerin Hindistan yolunun ve Uzakdoğu ticaretinin kesilmesi vs. Bu arada ünü çok artmış generali Paris'ten uzaklaştırmak da gerekliydi. Ortadoğu'da umulmadık bir direniş gösterdi Araplar ve Türkler, Fransız askerleri çölde mahvoldu, korkunç sıcaklar ve vebadan kırıldı. İngiliz donanmasına dayanamadı Fransız gemileri, Napolyon canını zor kurtardı. Paris'e attı kendini. Bundan önce yine de belli ilerlemeler kazanmıştı Napolyon. Malta'yı, İskenderiye'yi almış, Nil vadisi boyunca ilerlemişti, fakat Akka kalesinde durdurulmuştu. Boyun eğmeyen Yafa halkını öldürmüş, burada dört bin Türk askerini kurşuna dizdirmiştir. Bunun sonrasında 15 yıllık dönemde Avrupa fetihleri geldi; Avusturya, Polonya, Prusya, Macaristan, İspanya ve Rusya. Fransız ordusu Moskova'ya kadar ilerledi. Burada dahi generalin, Rus Mareşal Kutuzov'a bir ders vermek için ordusunu ileri sürmesi ölümcül bir hata olmuş, Moskova'dan ayrılan ordu soluğu bir anda Paris'te almıştır. 1 yıl sonra Waterloo Savaşı ile Napolyon dönemi kesin olarak kapanmıştır.
Ordular yönetti, büyük savaşlar kazandı, muhtemelen büyük komutandır. Satranç oynamasını çok severdi ama bunu pek beceremezdi.
Napolyon Fransız milliyetçisiydi ama fethettiği yerlerde Fransızlar yoktu. Ordusunda bilmem kaç tane farklı dil konuşuluyordu. Elbette Fransız burjuvazisi Napolyon'u el üzerinde tutuyordu. Fethedilen yerlerdeki zenginlikler ve yeni pazarlar iştah kabartıcıydı. Buna karşılık halk, sonu gelmeyen savaşlar yüzünden bitap düşmüştü. Uygulanan kara ablukasında İngiliz mallarına yasak geldi, Fransız malları pahalı ve kalitesiz olmasının yanında yetersizdi, o zaman demiryolları bile yokken kara taşımacılığı ihtiyacı karşılamıyordu. Sonuç olarak kaçak yollarla ülkeye İngiliz malları sokuluyor, Fransızlar bile bunları alıyordu.
Napolyon Suriye'de Müslüman oldu, Moskova'da Ortodoks. Papanın yanında giydi tacını ama kendi götürdü kafasına. Jakobenlerin dinsizliğini ortadan kaldırdı, Fransız Kilisesini Roma'ya bağladı. Böylece Fransız Halkı daha uslu durabilecekti.
Napolyon kısa boyluydu ama çok çapkındı. Aşkları da tarihi belgelere kaydedildi. Biricik sevgilisi Joséphin'e aşk mektupları yazdı Mısır'dan, onu özledi, kıskandı. O zamanlar 26 yaşında toy bir delikanlıydı, karısı ise 32 yaşında, sosyetenin gözdesi, sevgilileri olan bir duldu. Sonradan gözü açıldı, karısını boşadı, Avusturyalı genç bir Arşidüşes'le evlendi. Joséphine'in veremediğini verdi bu genç ve soylu kadın, Napolyon'a bir zafer daha kazandırdı: "Roma Kralı" unvanına sahip olacak bir erkek evlat, tahtına bir varis.
1789 Fransız devrimi Napolyon'a iktidarı getirmiş, ama o devrime ihanet edip kendisini imparator ilan etmiştir. Bu dönemde "Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin" diyen Marie Antoinette'in yeğeni Marie Louise ile evlenmiş, kraliyet ailesine damat olup böylece soylular sınıfına katılmıştır. Ama sonunda yine bu eski rejim yanlısı koalisyon güçleri tarafından ortadan kaldırılmasına engel olamamıştır. Onun zamanında soylular affedilip ülkeye dönmelerine müsaade edilirken Jakobenlerden geriye kalanlar hapsedilmiş ya da sürülmüştür.