27 Ocak 2012 Cuma

kardeşim Lopatin

— Az kalsın unutuyordum. Karın gelmiş, telefon et eve.

Lopatin evinin numarasını çevirir çevirmez Gelya'nın hırıltılı kalın sesi çarptı kulağına:

— Alo kimsiniz?

— Merhaba Gelya, Kseniya evde mi?

— Şimdi çağırırım. Yoldan yeni geldiği için saçlarını yıkıyordu.

Karısının sesini işitene değin, telefon kulağında en azından üç dakika bekledi Lopatin.

— Nerelerde kaldın, çabuk gel eve!

Kseniya'nın bunu işveli sesiyle öyle bir söyleyişi vardı ki, sanki kocası mağazaya diye çıkmıştı da dönmekte gecikmişti.

— Hemen geliyorum! diyerek içini çekti Lopatin. Karısının konuşma tarzı onu ne denli çileden çıkarırsa çıkarsın, yumuşak sesini işitince onu bir an önce görme isteği sardı benliğini.



Her yol kavşağında fenerli devriyelerin durdurduğu bir arabayla gece yarısı evine doğru yol alırken, Lopatin, aile yaşamının çoktandır süregelen karmakarışıklığını düşünüyordu. İlk bombardımandan sonra, temmuzda, şehir boşaltılmaya başlandığı sırada karısının da kentten ayrılması aralarındaki yabancılaşmayı iyice su yüzüne çıkarmıştı. Bu uzaklaşmanın onları bütünüyle ayırdığına, durumu artık karısının da kavradığına inanıyordu. Çünkü gitti gideli Kseniya tek mektup yazmamıştı. Ama her nedense gene dönmüştü işte. Lopatin, karısının saçını yıkadığını öğrenmesi üzerine bir de onun tanıdık sesini işitince akıntıya kapılan bir kütük gibi ona doğru sürüklendiğini anladı.

Genç, güzel, ama aptal bir kadınla onun gibi yaşlı, çirkin, ama akıllı bir adam ne yapabilirdi? Aslına bakılırsa onunla evlenmekle kalmayıp, üstelik on beş yıl bir arada yaşadığına göre gerçekte kendisinin aptal olması gerekiyordu.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Lefter ve Denktaş

Lefter Küçükandonyadis ve Rauf Denktaş aynı saatlerde hayatını kaybetti, biri Yunanlılarla Türkleri birleştiren, ötekiyse ayrıştıran bir isimdi. Denktaş büyük bir devlet adamıydı, Rumların ardından söyledikleri gibi inatçıydı, müzakereciydi, siyasi davasını zekice savunurdu. Lefter Türkiye'de çok seviliyordu, böyle bir ismin varlığı Türklerle Yunanlıların bir arada kardeşçe yaşayabileceğine dair önemli bir semboldü. Ülkemizde yıllarca ayrılık tohumları ekilmişken ve güncel olarak yıllardır bir Kürt sorunu yaşanırken böylesine bir ismin varlığı bütün bilinenleri tersine çevirecek bir örnekti. Demek ki bütün bu milliyetçi söylemler yanlıştı, Türk'ün Türk'ten başka dostu vardı. Ermeniler, Rumlar ve Kürtler kendi kimliklerini koruyarak bu ülkeye zenginlik katabilirdi. 

Ama olmadı, elbette bu çatışmalar nedensiz değildi. Türklerle Yunanlılar birçok kez karşı karşıya gelmişti. Tarihi, Türklerin Anadolu'ya geçişi ve sonrasında Bizans'ı fethetmelerine kadar geri götürebiliriz. Bu süreçten sonra Yunanlılar 19. yüzyıldaki milliyetçi akımlardan etkilenip 1821 ayaklanmasının ardından, Navarin baskını ve sonrasındaki Rus savaşı sonucunda imzalanan 1829 Edirne Anlaşmasıyla bağımsızlığını kazandı. Balkan savaşlarıyla yine karşı karşıya geldi bu iki millet ve Yunanlıların Anadolu'yu işgalleri sonucu Türkler kurtuluş savaşı verdi. 1923 yılında imzalanan Lozan Anlaşmasında, nüfus mübadelesi maddesi silahlar olmadan büyük bir trajedi yaşattı bu iki halka. Yunanistan'da Türk, Anadolu'da Rum varlığı ortadan kaldırıldı. Bu bile yetmedi, 6-7 Eylül olayları ile bir başka kıyım daha yaşandı ve ardından Kıbrıs'taki çatışmalar Türk ordusunun adaya müdahalesini getirdi. Bunun ardından medyatik Kardak kayalıkları krizi ve sonrasında Kıbrıs sorunuyla ilgili Annan Planı Türk Yunan ilişkilerinde önemli noktalar oldu. 

Rum gazeteleri Rauf Denktaş'ın Yunanca konuşarak öldüğünü yazdı(*), belki Lefter de Türkçe konuşarak ölmüştü. 


(Fenerbahçeli Lefter ve Galatasaraylı Metin Oktay)


         (*) Denktaş'ın kızı Ender Vangöl babasının solunum cihazına bağlanmadan önce Kıbrıs sorunu ve Dimitris Hristofyas hakkında Yunanca konuştuğunu aktarmıştır.