Yine bir sonbahar yazısı yazıyorum. Ekonomist Mehmet Uğur Civelek’in yazılarında “kötümser” bir bakış açısına sahip olduğu söylenir. Bunun kötümserlik mi yoksa gerçekçilik mi olduğu tartışmaya açıktır. Ondan esinlenerek ben de kendimle ilgili gelecek ayların bir değerlendirmesini yapıyorum:
Önümüz sonbahar, yaz bitti, havalar tekrar soğumaya başlayacak, hatta şimdiden başladı bile, geceleri üşüyoruz. Sonbaharın gelişiyle işlerde tekrar bir yoğunluk artışı yaşanacak, bu da büyük bir stres kaynağı demek. İşler her zaman yolunda gitmeyecek, olağanüstü durumlar ve ekstra mesailer bizi bekleyecek. Annemler şimdilik benimle, onların gitmesiyle birlikte tekrar yalnız kalmaya başlayacağım, akşam yorgun argın eve gelince soba yakma, yemek hazırlama gibi işlerle uğraşacağım, bunların yanında çamaşır, ütü, bulaşık da yine yapmak zorunda olduğum işler olarak sırtımda bir yük oluşturacak. Günler kısalacak, saat 5 olmadan hava kararacak, zaten Vezirköprü ve çevresinde pek fazla sosyal olanaklar olmadığından bu saatten sonra eve kapanmaktan başka yapacak bir şeyim kalmayacak. Yaz ayını kaçırdık, artık bir yerlere gitme ya da arkadaşlarımızın ziyarete gelme durumu da ortadan kalktı, Orta ve Doğu Karadeniz’de tatil dönemi kapandı. Önümüzde, daha da ileride, karla kaplı yollar, kötü hava koşulları ulaşımı dahi imkânsız hale getirecek. Onun gitmesiyle hayatımdaki manevi boşluk kendini iyice hissettirecek, en azından bir umut olarak hayatımda yer alırken artık bir umutla da yaşamıyor olacağım. Yazın doktora alanımda çalışmamanın cezasını kışın çekeceğim. Tembellikten ziyade çalışmama kararı almıştım. Başka kitaplar okudum fakat doğum bilgisine bakmadım, bu kışın nasıl bir eğitim sezonu geçireceğim belli değil, ancak her şeyden öte boş bir şekilde üniversiteye gidip gelmek hoş olmamalı. Odun, kömür, taksitler, borçlar, krediler, harçlar ile kışa girerken maddi sıkıntılar devam edecek, her zaman bir harcama kalemi daha çıkacak, birikim yapmam ise sadece hoş bir hayal olarak kalacak. O kadar parayı ne yapıyor olacağım ve hem de taşrada, kışın tek başıma sobalı evde oturarak. Sanırım artık rahatımdan ödün verip ilerleyici adımlar atmayı öğrenmeliyim. Otuz yaşıma ulaşırken artık başka türlü bir yaşam döngüsünün olmayacağı, üniversite ve sonrasında kaybolan yılların geri gelmeyeceği açıktır. Yarın artık farklı olmalı, bir şeylerin düzelmesini bekleyerek değil, bu yolda hareketler sergilenmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder