27 Şubat 2012 Pazartesi

-kandırılmaya yatkın olmak

 
Bir şeyin gerçekleşmesi güç olduğunda insanlar kandırılmaya yatkın olur. Her seferinde yeniden, yeniden aldatılır. Yalancı çobanın hikâyesinde anlatılandan farklı olarak defalarca insan aynı yalanlarla kandırılabilir. Her seferinde verilen vaatler karşısında insan umutlanır. Elbette ilk başlarda umut çok büyük olur ama sonradan sıfıra inmez, küçücük de olsa bir umut kalır içinde. Tek çıkar yolu vardır, başka bir imkânı yoktur. Piyango bileti almak ya da şans oyunları oynamak gibidir. Milyonda bir ihtimal bile olsa parasını bu tür çekilişlere yatırır insan. Kazanacağı ikramiye ile tüm hayatı değişecektir. Bir umuttur sadece, başka türlü zaten hayatının değişme olasılığı yoktur. O halde umutların peşinden gitmeye devam eder insan. Bundan dolayı yalnızca eğitimsiz, saf,  köyünde bir başına yaşayan, cahil vb. insanlar değil; hayatın sillesinden geçmiş, çok görmüş çok geçirmiş insanlar bile verilen vaatler karşısında tepkisiz kalamaz. 7 Kocalı Hürmüz bir bakışıyla bütün erkekleri elinde tutabilir. Toplumsal yozlaşmanın bir sonucu olarak umut tacirleri artar, insanlara umut dağıtmak sıradanlaşır. Söz namustur, verilen sözde durmak gerekir; ama elbette böyle kaygıları olmayan insanlar vaatler vermekten çekinmezler. Erkekler Ahmetçiğim, Mehmetçiğim derken kadınlar canım, hayatım diye hitap eder vaatler verirken, burada karşındakini küçültme ve sonrasında sahiplenme vardır. Gerçekten bu sözlerle daha da çaresiz bir duruma düşürülür.

19 Şubat 2012 Pazar

-sol partilerin başarısızlığı





Sermaye birikimi kapitalizmin temelini oluşturan unsurlardan biridir. Doğal olarak bu unsura karşı uygulanacak politikalar sistemin işleyişini aksatacaktır. Örneğin genel olarak söylersek, sosyal demokrat politikalar halkın gelir seviyesini arttıracak, sosyal haklarını genişletecek, refah seviyesini yükseltecektir vs. Ancak bu uygulamalar sermaye birikimi kuralına ters düşer. İşte bu durum emekçi kesimlerin “sağ” partileri desteklemelerinin iktisadi temelini oluşturur. Sol ya da sosyal demokrat partilerin halk lehine yapacakları düzenlemelerin tüm sistemi allak bullak edeceğine inanılır, eşitsizliğin gerekli olduğu düşünülür. Kitleler kendi çıkarlarının büyük sermayedarlarla örtüştüğü kanısındadır. Yönetim büyük burjuvazi ve onun bağlı olduğu uluslararası emperyalist sistemin elindedir. Sol hareketin buna karşı halka sunabileceği bir pratik yoktur, ancak gelecek güzel günler için daha çok acı ve gözyaşı sunabilir. Halk ise bu duyguyu doğduğu günden beri yeterince yaşamaktadır, bu vaatleri kabul etmez, maceraya atılmaz, kör topal geçinip gitmeyi yeğler. Elbette bu seçimin sonuçları yıkıcı olacaktır; ancak yıkım bir yana, krizlerden fırsat çıkarma umudu da vardır her zaman.