Atilla Dorsay yine Türk sinemasıyla ilgili önemli bir tespitte bulundu. Toplumumuzda eski filmlere aşırı bir sevgi olduğunu, bunun dünyada örneği olmadığını söyledi. Gerçekten eski Türk filmleri onlarca kez izlenmesine rağmen tekrar tekrar televizyonlarda dönüyor ve yine izleniyor. Kimse bu filmlerden bıkmış değil. Eski Yeşilçam oyuncularına halen daha halkımız büyük bir sevgi ve ilgi gösteriyor. İşin ilginç olan kısmı, günümüzde çevrilen Türk filmlerinin neredeyse hiçbirinin eski filmlerin başarısını yakalayamamış durumda olması. Belki gişede büyük başarı gösteriyorlar, reklamlarla gündemin ilk sıralarına oturuyorlar ya da uluslararası sanat festivallerinden ödüllerle dönüyor; ama tüm bunlara rağmen bir süre sonra bu filmlerin hepsi unutuluyor, hiçbirisi televizyonlarda yayınlanmıyor, kimse ikinci kez izlemiyor. Bu durum ciddi bir şekilde incelenmeli, günümüz sinemasının başarısızlığı kabul edilip geçmişte olanın cevheri aranmalı. Elbette geçmiştekilerin kopyası filmler çekmek fiyaskoyla sonuçlanacaktır ama orada halkın sevgisini kazanan şeyin ne olduğu üzerine düşünülmeli. Sanırım sıcaklık ve samimiyet buradaki en önemli etken.
Bunun yanında son yıllarda bir toparlanma gösteren, izleyici ve film sayısında büyük artışlar yaşanan Türk sinemasında ciddi sorunlar olduğu bir keşmekeş yaşandığı gözden kaçmamalıdır. Amerikan özentisi macera ya da korku filmleriyle gündelik kazançlar sağlansa da bu sinemayı bir yere götürmemektedir. Ucuz komedi filmlerimiz popüler kültürden beslenirken, dramlar ise son derece içerikten yoksundur ve pek bir şey anlatmamaktadır, yönetmenler yaşamı ele alacak bir bakış açısından epey uzaktır. Ödüller kazanan festival ya da sanat filmlerimiz de malum olduğu üzere halktan son derece kopuktur, izlenmemektedir, anlaşılmamaktadır. Son olarak eski filmlerde olup da bugün olmayan en önemli şeyin sıcaklık ve samimiyet olduğunu düşünmekteyim, bunu kazanmak da epey çetrefilli bir konu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder