15 Ocak 2013 Salı

Eğitimli gericilik


Sanayi devrimiyle birlikte bilimin önemi arttı ve bu yönde eğitim almış insan ihtiyacına bağlı olarak yeni bir aydın sınıfı oluştu. Bu yeni sınıf eğitimin getirdiği üstün niteliklere sahipti ve toplum içinde daha seçkin bir konumda bulunuyordu. Doğal olarak bu yeni sınıf, yeni toplumun öncülüğünü yapmak, eski değerlerden kurtulmak gibi bir konuma sahipti. Buna aydınlanma felsefesi dendi, yol göstericileri bilimdi. Eski değerleri (kadercilik, bilinemezcilik, boyun eğme vs.) savunanlar karşılarında pek fazla tutunamadılar -kavga uzun sürdü ama sonunda kaybettiler- ama sonradan yeni gericilik ortaya çıktı.



Türkiye de ister istemez sanayi devriminden etkilendi ve değişimi yaşadı. Önce yurt dışına eğitime giden Jöntürkler bir aydınlanma felsefesi ile geri döndüler ve ülkelerinde reform yapmak istediler. Onları ittihatçiler ve Cumhuriyet devrimi izledi. Eğitimli, aydın insanlar bizim ülkemizde de artış gösterdi. Köyünden şehre gelen gençler eğitim alıp yeni aydın sınıfa katıldılar. Elbette bu insanlar birçok gerici geleneğe karşı çıkıyor, şehirde yeni bir yaşam kuruyordu kendine. Erkekler eşlerini kendileriyle eşit görüyor, çocuklarını da bu aydınlanmacı felsefeye göre yetiştiriyordu vs.

Fakat bu noktada bir kırılma yaşandı, gerici düşünce bilmin ya da eğitim görmenin önemini kavradı, yaşanan revizyonda insanlar ideolojik tutuculuklarını değiştirmeden bilmin içinde yer aldı. Böylece bazı gerici kadrolar yoğun bir eğitime tabi tutuldu, tüm üniversite olanaklarından yararlandırıldılar, daha ileride akademik unvan kazandılar, yurt dışına gönderildiler. Aldıklarıeğitimin niteliği bir yana, fakat o aydınlanmacı felsefeye hiç bulaşmadılar. Kendi konularında ne kadar uzman oldukları, nasıl yabancı dil konuştukları yine bir yana, sorgusuz sualsiz Darwin’e karşıydılar, kitapların basımınıdurdurabiliyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder